Erkekler İyi misiniz?

ERKEKLER, İYİ MİSİNİZ?

  Her sene olduğu gibi, geçtiğimiz kasım ayı da erkek sağlığı ayı olarak anıldı. Moustache ve november kelimelerinin birleşiminden ortaya gelen “Movember” ifadesi, erkek sağlığı üzerine ilgileri çekmektedir. Kulüp olarak yaptığımız Movember etkinliğimizle birlikte, erkek sağlığı konusuna daha ayrıntılı bakalım.

  Sosyal normlardan ve geleneksel yaklaşımlardan ötürü erkek sağlığının zaman zaman arka planda kalabildiğini söylemek oldukça mümkündür. Sağlık, sadece fiziksel değil, bedensel ve aynı zamanda psikolojik iyi olma hali olarak tanımlanmaktadır. Bu nedenle bütüncül yaklaşılması oldukça önemlidir. Erkeklerin androjenler, prostat bezi gibi cinsel fizyolojik sağlıklarının yanında psikolojilerine de aynı hassasiyette yaklaşmak oldukça önemlidir.

FİZYOLOJİK

  Erkek sağlığının en önemli parçalarından birinin cinsel organ ve üreme sağlığı olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Oldukça komplike olan erkek ürogenital sisteminde bütün vücutta olduğu gibi anormallikler gözlenebilir. Bu anormallikler patolojik özellik göstermese de, bilgi yetersizliği çoğu bireyi telaşa sürükleyebilmektedir. Bu anormalliklerin yanında yaşa bağlı hormon ve bedensel değişimler de tanınmalı ve en iyi şekilde değerlendirilmelidir. Bu patolojilerin en sık görülenlerinden birkaçını inceleyecek olursak:

·BENIGN PROSTAT HIPERPLAZISI(BPH)

  İyi huylu prostat büyümesi olarak da adlandırılabilen BPH, dünyadaki çoğu erkek için yaş aldıkça daha olası hale gelen bir durumdur. Temel sebebi yaşlanmaya bağlı hücre sayısında artış olarak bilinen BPH kendini çoğunlukla 50 yaş ve üzeri bireylerde göstermektedir. BPH, çoğu birey için kanser korkusu uyandırmaktadır. Fakat vakaların çoğu göstermektedir ki BPH’nin prostat kanserine dönüşmesi, hastaya uygun bir tedaviyle pek söz konusu olmamaktadır. Spesifik bir klinik verilerine göre tedavilerle BPH tanısı konmuş hastaların yaklaşık %10’una cerrahi müdahale gerekmiştir. BPH genelde kendini idrara sık çıkma ve idrar yaparken zorlanma, yavaş akış olarak gösterir. Fakat bazen de prostat oldukça büyük boyutlara ulaşmasına rağmen asemptomatik seyredebilmektedir.

  Günümüzdeki tedavi seçeneklerinden genelde olumlu dönüt alınmaktadır. Bu tedavi seçeneklerinden en çok tercih edilenlerden biri alfa-blokerlerdir. Mesane ve prostat düz kaslarını gevşeterek idrar yapımını kolaylaştırır fakat prostat büyüklüğüne bir etkisi yoktur. Büyümeyi engellemediği için bazı hastalarda cerrahi işlem gerektirebilir. Alfuzosin, Doxazosin, Tamsulosin, Terazosin, Silodosin bu gruptandır. Yan etkileri seyrek ve hafiftir. Bir diğer en çok tercih edilen tedavi yöntemi iste 5 alfa-redüktaz inhibitörleridir. Dutasterid ve  Finasterid olarak kullanılmaktadır. Prostat büyümesini engelleyen hatta küçülmeye yönlendirebilen ilaçlardır fakat etki süresi 1 yıla kadar uzayabilir ve büyüme 40 mm’den fazla olan vakalarda kullanılır. Alfa-blokerlerden farklı olarak yan etkileri ciddi ve şiddetli olabilir. Bu yüzden orta ve şiddetli vakalarda reçete edilmektedir.

·PROSTAT KANSERİ

  Erkeklerde en sık rastlanan kanser türlerinde yer alan ve ölüm oranında da en üst sıralarda yer alan prostat kanseri kendini oldukça uzun bir süre saklayabilir. Ülkemizde 50 yaş üstü erkeklerde en sık görülen ikinci kanser türüdür. Yaş ilerlemesi, ailede prostat kanseri öyküsü ve siyah ırktan olmak daha fazla risk demektir. Her kanserde olduğu gibi düzensiz ve anormal hücre artışı ile kanserleşme oluşur ve genelde kendini kemik metastazı aşamasında belli etmektedir. Ne yazık ki kemik metastazı görülmesi tedavi için optimal bir teşhis evresi değildir, bu nedenle erkeklerin yaş aldıkça düzenli olarak kontrollere gitmesi önem arz etmektedir. Bununla birlikte BPH’de de olduğu gibi kendini idrar yapmakta zorlukla belli edebilir, farklı olarak idrara kan da eşlik edebilir. BPH’den prostat karsinomu (kanserleşmesi) %6-20 arasındadır. Tanı konulmasında en sık başvurulan yöntemler prostat spesifik antijen yöntemi, transrektal ultrasonografi eşliğinde biyopsi, parmakla rektal muayene ve multiparametrik manyetik rezonanstır. Erken teşhisle tanı konulması tedavinin başarısı açısından kritik yere sahip olduğu için 50 yaş üzeri erkekler için düzenli olarak prostat spesifik antijen tarama yapılması önemlidir. Kan tahlili ile yapılan bu tarama sonucuna bağlı ileri tetkikler de istenebilir.

Prostat kanserinde tedavi planlaması oluşturmak için birçok değerlendirme söz konusudur. Hastanın yaşam beklentisi, kanserin kaçıncı evrede olduğu ve  metastaz yapıp yapmadığı, lokalse cerrahiye engel olabilecek durumlar ve daha birçok komplikasyon göz önünde bulundurulmalıdır. Bununla beraber genellikle ileri evredeki vakalarda androjen deprivasyon tedavisi ön plana çıkmaktadır. Prostat hücreleri androjenlere (erkek hormonları olan testosteron ve dhidrotestosteron) bağlı artış gösterdiği için herhangi bir yöntemle bu androjenden yoksun bırakma tedavisi androjen deprivasyon tedavisidir. Böylece androjenik uyarı kesilince prostat hücreleri de apoptozise gitmektedir. Androjen deprivasyon tedavisinin cerrahi ve hormonal birçok uygulaması vardır.

·TESTİS KANSERİ

  Totalde erkeklerde görülen kanserlerin arasında üst sıralarda yer almasa da 15-34 yaş arası erkeklerde en sık görülen kanser türüdür. Gelişmiş ülkelerde iyileşme oranı muazzam yüksektir. Nedeni her kanser türünde olduğu gibi genetik, konjenital veya çevresel faktörlerden dolayıdır. Bireylerin kendi kendine testis muayenesi, teşhis ve tanı konusunda önem arz etmektedir. Buna rağmen erkek üniversite öğrencilerinde yapılan birçok çalışmada çoğu erkeğin daha önce böyle bir yöntemi uygulamaktan öte, hiç duymadıklarını bile göstermiştir. Bu konu halkımızı bilinçlendirmek ve olası kanser vakalarının önüne geçmek için kritiktir. Peki, kendi kendine testis muayenesi nasıl yapılır?

Üroonkoloji Derneğinin 1999 yılındaki yönergelerine göre:

  1. Öncelikle sıcak bir duştan çıkmış vaziyette olmak deriyi yumuşatacağı için daha kolay bir muayene sağlayabilir ve bu muayenenin ayna karşısında yapılması tavsiye edilir,
  2. Orta parmaklarınız testislerinizin altında, başparmaklarınız ise testislerinizin üstünde olacak şekilde nazikçe testislerinizi parmaklarınızın arasında çevirin,
  3. Bu sırada testislerinizden-özellikle sağ- diğerine kıyasla daha büyük olması sizi korkutmasın; bu olasıdır,
  4. Testislerinizde herhangi bir yumru veya kitle olup olmadığını, daha önce bu muayeneyi yaptıysanız öncekine kıyasla herhangi bir büyüme olup olmadığını kontrol edin,
  5. Spermi biriktiren ve taşıyan yumuşak, kanallı bir yapı olan epididimi bulun ve burada bir kitle olup olmadığını muayene edin,
  6. Bu muayeneler esnasında testislerde ağrı, kitle, sıvı birikimi, testisleri saran keselerde dolgunluk hissi ve şişkinlik ya da testislerinizde büyüme hissederseniz mutlaka doktorunuza başvurmalısınız.

  Testis kanserinin tedavisi günümüzde oldukça başarılıdır fakat göz önünde bulundurulması gereken en önemli nokta infertilitedir (kısırlık). Bu nedenle herhangi bir cerrahi veya kemoterapi yöntemine başvurulmadan eğer bireyin üreme düşüncesi varsa hekimi tarafından gerekli yöntemlere başvurulmalıdır. Tedavi başarısına rağmen her kanserde olduğu gibi relaps (geri dönme) ihtimali de bulunmaktadır.

PSİKOLOJİ VE TESTOSTERON

  Erkek sağlığının psikolojik açıdan değerlendirilmesi zor ve karmaşık bir süreçtir. Erkeklerin sosyal ve iş hayatlarında yaşadıkları stresler, travmalar gibi faktörler erkeklerin psikolojilerinin zedelenmesine neden olmaktadır. Bu noktada erkeklerin kadınlara göre yardıma başvurma olasılığının daha düşük olduğunu söylemek mümkündür. Maskülenitelerini korumak için duygularını bastırmaya çalışabilen erkeklerde psikolojik sebepler fizyolojik sonuçlara yol açmaktadır. Stres ve kaygı başta olmak üzere psikolojik iyi olmama hali sağlıksızdır. Ancak bazen de fizyolojik durumlar psikolojik olarak kendini gösterebilir. Bu noktada ise devreye hormonlar girer. En sık karşılaşılan durumlardan biri olan testosteron düşüklüğü buna örnek olarak gösterilebilir. Testosteronun psikolojiyle direkt olarak bağlantılı olduğu bilinmekte ve sebep olduğu davranışlar tanınmaktadır. Eksikliği cinsel disfonksiyon, halsizlik, libido düşüklüğü hatta depresyona kadar gidebilen belirtiler olarak kendini gösterebilir. Genelde 40-79 yaş aralığında veya morbid obez bireylerde daha sık gözlenir. Bu ise andropoza zemin hazırlar. Menopozun aksine andropoz birden olmaz ve yaşa bağlı androjen seviyelerinin yavaş yavaş azalmasına bağlıdır. Yaşlandıkça bütün vücut fonksiyonlarının yavaşlaması göze alınınca, bu beklenilebilen bir durumdur. Testosteron düşüklüğünün aynı zamanda kardiyovasküler hastalıklar için de bir risk faktörü olduğu düşünülmektedir.

·ERKEKLERDE DEPRESYON

  Erkeklerde depresyon belirtileri kadınlardan neredeyse tamamen farklıdır. Kadınlarda devamlı olan hüzün, mutsuzluk haline karşıt olarak erkeklerde depresyon stresli olma hali, sorunlarını başka meşguliyetlerle bastırma, agresyon ve kolay irrite olabilme olarak kendini gösterebilir. Erkek ve kadınlarda intihar oranları yakın olsa da erkeklerin intihar girişimi sonucu başarılı olma oranları kadınlara göre daha yüksektir.

Erkeklerin korumacı, güçlü olma isteklerinden dolayı kendilerini yardıma ihtiyaç konumda görmemek istemeleri alışılmış bir durumdur. Fakat 21. Yüzyılda bu ve bunun gibi kalıplar kaldırılmalı ve klinik bir hastalık olan depresyonun önemi halka aşılanmalıdır. Erkek bireylere yardım istemenin ayıp veya utanılacak bir şey olmadığı, çözemedikleri problemleri içlerine atmamaları gerektiği anlatılmalıdır. Erkekler, yalnız olmadıklarını bilmeli ve psikolojik rahatsızlıklarını hafife almamalıdır. Bunun içinse toplumsal bakış açısında bir değişim şarttır.

Kaynaklar:

Turkish Journal of Oncology / Türk Onkoloji Dergisi Tarih: April 1, 2015

TONYALI, Ş. (2022). Testis Kanseri Tedavisinde Güncel Yaklaşım. Kocaeli Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 8(1), 1-5. https://doi.org/10.30934/kusbed.960776

Abdulmaged M. Traish, Martin M. Miner, Abraham Morgentaler, Michael Zitzmann,Testosterone Deficiency,The American Journal of Medicine,Volume 124, Issue 7,2011,Pages 578-587,

A Vermeulen,Andropause,Maturitas,Volume 34, Issue 1,2000,Pages 5-15,

Türk Üroonkoloji Derneği Online Yayın, Kendi kendine https://uroonkoloji.org/wp-content/uploads/2014/08/hasta_bilgilendirme.pdf

Baird, D. C., Meyers, G. J., & Hu, J. S. (2018). Testicular Cancer: Diagnosis and Treatment. American family physician97(4), 261–268.

Voyvoda, N., Voyvoda, B., & Çamurdan, Ö. (2017). Testis Kanserinde Tanı, Evreleme ve Takipte Görüntülemenin Rolü. Üroonkoloji Bülteni16(2).

Kuzgunbay, Barış. “Testis tümörü erken tanısında kendi kendine muayenenin yeri: Dünyada ve Türkiye’de durum.” Üroonkoloji Bülteni 13 (2014): 127-129.

Yencilek, F., Koca, O., & Kuru, M. (2018). Prostat kanserinde tanı. Nucl Med Semin4(3), 163-173.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir