“SEVİLMEK İÇİN ÖNCE SEVMEK, SAMİMİ OLMAK VE ÇABA SARFETMEK GEREKİYOR.”
HOCAMIZ DOÇ. DR. SEVGİ KARAKUŞ İLE RÖPORTAJ
Bugün Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Kimya Anabilim Dalından Doç. Dr. Sevgi Karakuş hocamızla birlikteyiz. Kendisi anabilim dalında yaptığı çalışmalar dışında da, her açıdan bir rol model diyebiliriz. Öğrencilere olan bağlılığı, akademik çalışmaları, Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Mezunları Derneğindeki rolü ve daha birçok yönleriyle gönlümüze taht kurmuş hocalarımızdan birisi. Kendisini daha iyi tanımak için onunla samimi bir röportaj gerçekleştirdik. İyi okumalar dileriz.
Z: Öncelikle tekrardan merhaba hocam. Bize sunduğunuz bu güzel fırsat için teşekkür ederim.
S: Ne demek. Sizler benim için çok değerlisiniz, bu özverili çalışmalarınız da beni çok mutlu ediyor. Tüm işler bir şekilde halledilir, zaman bulunur dolayısı ile sizin bu çabalarınızı kırmamak gerekir. Bana ulaştığınız için, ben de çok teşekkür ediyorum.
Z: Kendinizi tanıtmanızı rica edebilir miyim? Eğitim yıllarınız, kariyer yolculuğunuz…
S: 21 Mayıs 1968 yılında İstanbul’da dünyaya geldim. Akademik anlamda düşündüğümde, ilkokuldan beri fen alanı derslerini, sosyal alandan daha çok sevdiğimi söyleyebilirim. Ortaokulda da bu şekilde devam etti. Hatta Fen dersi öğretmenim Mete Cengiz’in ders anlatışı hala aklımda diyebilirim. Liseye geldiğimde ise, Kimya en sevdiğim ders oldu.
Tercih kısmına gelecek olursam, bizim dönemimizde tercihler üniversite sınavına girmeden önce yapılır, sonra sınava girilirdi. Bu yüzden, tercihlerimi ‘Kimya ve Sağlık’ alanlarında oluşturmuştum. Aslında hayalimde Eczacılıktan ziyade Kimya Öğretmenliği ya da Kimya Mühendisliği vardı. Açıkçası Eczacılık mesleğini de fazla bilmiyordum, bilgim sadece etrafımdaki eczane eczacılarının yaptığı kadarıyla sınırlıydı. Ardından sonuçlar açıklandı ve Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesini kazandığımı öğrendim. 1987 yılında girdiğim bu fakülte ile, ne kadar değerli bir mesleği seçmiş olduğumu anladım.
Z: Aslında bir sonraki sorumuza da değinmiş olduk. Eczacılık bölümünü seçmenizdeki motivasyonunuz akademiydi o zaman?
S: Kesinlikle, ama o dönem için akademik hayatı da çok bildiğimi söyleyemem. Yani lisansüstü eğitimini duymuştum fakat çevremde bu konuda bilgi sahibi olan pek fazla kişi yoktu. Fakülteye başladığım zaman, bu konular hakkında bilgi sahibi oldum.
Stajlarımı ise, düzenli olarak yaptım. Eczane stajımın ardından, tatillerde de eczaneye gidip düzenli olarak çalışıyordum. Bir dönem ise, firmada stajım oldu. O dönemde fark ettim ki, eczane ve özel sektörde çalışmak fazla hoşuma gitmedi.
Çocukluğumdan beri bir şeyleri yapmak, üretmek, öğrenmek ve öğretmeyi seviyordum. Hatta bu sabah bir yakınım “Yorulmadın mı hala okumaktan?” diye sorunca “Hayır, ben herhalde hiç yorulmayacağım” diye belirttim. Özetle, okumayı, öğrenmeyi ardından da, öğrendiklerimi de paylaşmayı çok seviyorum.
Z: Araştırma görevlisinden doçent doktorluğa uzanan bu süreçte karşınıza ne gibi zorluklar çıktı? Bunlarla nasıl başa çıktınız?
S: Son sınıfa geldiğimde finallerden önce annemi kaybettim. Benim için çok zorlu bir dönemdi. Ekonomik olarak aileme destek olmak adına, fakülteyi bitirip eczanede çalışmaya başladım. Hastalarla aram iyiydi, maddi anlamda kazancım da beni tatmin ediyordu ama mutlu değildim. Ayrıca yüksek lisans hedefim vardı fakat annemin vefatıyla onu bir kenara atmıştım. Ardından, eczacım ile konuşup bu isteğimi dile getirdim ve yüksek lisansa başvurdum. Aklımda ise sadece Farmasötik Kimya vardı.
Ardından 1993 yılında kadro gelince eczaneden ayrıldım ve asistan olarak çalışmaya başladım. Asistanlığa başladığım o dönemden bu ana kadar hiçbir zaman öğrenci Sevgi’yi unutmadım. Bu konuda en şanslı olduğum nokta, çok güzel bir anabilim dalında, çok güzel hocalarla birlikte çalışma fırsatı yakalamamdı. Prof.Dr. Sevim Rollas hocam da, taşıdığı ülke sevgisi, çalışma azmi, bireysellikten ziyade topluma faydalı işler yapma isteği, tam bir bilim insanı olması, öğrenmeyi ve öğretmeyi sevmesi gibi özellikleri ile bize gerçek anlamda bir rol model oldu. O dönem arkadaşlarımız ile birlikte sanki aynı anne babanın çocuklarıymış gibi hep güzel işler yapmak için uğraştık. Yıllardır bu uyumu sürdürdük. Daha sonra kürsümüze katılan arkadaşların da, bu uyuma dâhil olduklarını görmek bizi mutlu etti. Yani, bugün bu roportajı yaptığınız Sevgi hocanızın mimarı, benim kendi hocam olan Sevim hocamdır diyebilirim. Her zaman hocamın elini omuzlarımda hissetmek bana çok iyi geldi. Anabilim dalındaki tüm arkadaşlarımın da desteğini belirtmeliyim.
Z: Neden farmasötik kimya?
S: Her kişinin kendine özel yönleri vardır. Kiminin sözel hafızası, kiminin görsel hafızası daha iyidir. Ben görsel tarafta iyi olduğumu düşünüyorum. Farmasötik kimyayı sevmem de bundan kaynaklı olabilir. Her zaman yazarak veya çizerek daha çok öğrenen bir öğrenci oldum, bu kapsamda Organik Kimya’nın benim için önemli bir yeri vardı. Ayrıca, Prof Dr. Sevim Rollas hocamı sevmemin de, bu anabilim dalını seçmemde etkisi olduğunu söyleyebilirim.
Z: Farmasötik kimya dersinde zorlanan öğrenci arkadaşlarıma ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz?
S: Lisedeki sınav sisteminin sizi teste yöneltmesi, bazı bilgilerin yüzeysel öğrenilmesine neden oluyor ve sınava girdikten 1 ay sonra neredeyse çoğu bilgi unutulmuş oluyor. Temel bilgilerle fakülteye geldiğinizi kabul ediyoruz. Dolayısı ile aldığınız Organik Kimya dersinin önemini burada vurgulamak isterim. Çünkü bu dersi tam anlamıyla kavrayamayan öğrenciler, daha sonra alacakları farmasötik kimya derslerinde de sıkıntı yaşayabilirler. Bu yüzden sizden öncelikle beklentimiz, organik kimyayı öğrenmeniz. Bunun için yazarak, çizerek çalışmak çok önemli. Sınavdan önce baktığınız zaman öğrendim dediğiniz şeyleri sınavda yapamamanızın en büyük sebebi bu. Sınav öncesinde “Hangi bağı, hangi atomu nereye koydum, molekülü doğru mu çizdim?” şeklinde düşünüp kendiniz bolca çizerek ve sonrasında doğru molekülle karşılaştırarak kontrol edebilirsiniz.
Öğrenci arkadaşlarımıza en büyük tavsiyem, organik kimyayı güzel öğrenmeleri. Sadece dersten şu kadar puanı alıp geçmek, onlar için daha sonrasında aldığı farmasötik kimya dersini anlamaları açısından sıkıntı olabilir. Her derse mümkün olabildiğince girmenizi öneririm. Sıkıntılı bir süreçten geçiyor olabilirsiniz, motivasyonunuz azalmış olabilir, tüm bunlar derse odağınızı etkilese de, dersin derste öğrenildiği gerçeğini de hatırlamanızı isterim. Her ne kadar hocalarınız notlarını paylaşsalar bile, kendi notlarınızın yeri ayrıdır. Üniversite zamanımda, hocalar notları verseler bile defterime geçirir, önemli gördüğüm yerleri çizerdim. Hocadan aldığınız doküman olarak sizde kalmasın. Notları arkadaşlardan alırımdan ziyade, herkes kendi notunu kendisi oluştursun. Kendisinin anlayabileceği hale getirsin. Ben kendi dersimde bu şekilde dersi çalışan öğrencilerin başarılarının ne kadar yüksek olduğunu gördüm. Diğer dersler için de öyledir muhtemelen.
Z: Oldukça fazla sayıda tez ve proje danışmanlığı yürüttünüz ve hala yürütmektesiniz. Bu süreç nasıl işliyor?
S: Dediğin gibi elimden geldiğince öğrencilere bu konuda destek olmaya çalışıyorum. Özellikle Tübitak 2209A projelerini çok önemsiyorum. Öğrenciler de laboratuvarda çalışmayı seviyorlar, bu süreçte biz de onların yanlarından – aynı bebeklerin ayakta durana kadarki süreçte olduğu gibi- ayrılmıyoruz. Böylece güzel çalışmalar yapıyoruz ve kendi bölümümüzle ilgili ses getiren dergilerde yayınlar yapıyoruz.
Bu çalışmalar laboratuvar ağırlıklı çalışmalar olacağı için, uzun bir süreç gerektiriyor. Farmasötik kimyada verilen projeler özellikle sentez içerdiği için, öğrencinin haftanın belli günlerini çalışmaya ayırması gerekiyor. Bizimle projede çalışan öğrencilerin ortak özellikleri; sabırlı, laboratuvar çalışmasını seven ve disiplinli öğrenciler olmaları. Çoğu şeyi birlikte yapıyoruz, onlara önce laboratuvarı ve buradaki çalışma koşullarını anlatıyorum. Kaynak tarama ve literatür toplama bakımından donanımlı olmaları için elimden geleni yapıyorum. Çalışmaya başlamadan önce, benimle çalışması devam eden arkadaşlar ile yeni gelen arkadaşları mutlaka bir araya getiriyorum. Beni ve çalışma prensibimizi, benden önce öğrencilerimden öğreniyorlar. Çünkü ben usta, kalfa, çırak ilişkisine çok inanırım. Ben ustayım, bitirme aşamasında olan öğrencilerim kalfa, yeni gelen öğrenciler ise çırak. Onların arasındaki her türlü iletişim ve işbirliği çok önemli.
Sonrasında öğrencilerin çalışmalarına başlamadan önce laboratuvara girip onları izlemelerini istiyorum. Bu süreçte sabırlı olmak, emek sarf etmek, disiplinli olmak, araştırmak, raporlamayı düzenli yapmak çok önemli. Bunu fark edip çalışabilecek öğrencilerle çalışmalarımıza devam ediyoruz. Hem öğrenci zorlanmasın, beklemediği şeylerle karşılaşmasın hem de yaptığı işten mutlulukla ayrılsın istiyorum. Ben usta, kalfa, çırak ilişkisine çok inanırım.
Z: Danışmanı olduğunuz projeler içerisinde sizin için ayrı bir yeri olan bir proje var mı?
S: Bütün projelerimiz özel ve orijinal. Bizim desteğimiz ve öğrencilerimizin çalışmalara bire bir katılımlarıyla gerçekleşiyorlar. Öğrencilerim de, en az projeler kadar benim için çok değerli. Emekleri ve katkıları paha biçilemez. Kurduğumuz iletişim sayesinde, proje bittikten sonra da hiçbiriyle iletişimi kesmiyorum.
Z: Okuldaki saygınlığınız ve öğrencilerinizle olan bağınıza değinmeden geçemeyeceğim. Öğrencilerinizle olan iletişiminizdeki en önemli nokta nedir sizce?
S: Bir kere yetiştirilme tarzınız çok önemli. Sevgi ve saygının çok önemli olduğu bir ailede büyüdüm. Buna ek olarak, hayatıma dokunan insanlar, mahalledeki komşularım bile çok özel insanlardı. İnsan ne görüyorsa onu uyguluyor. Şimdi 55 yaşındayım ve hiçbir zaman küçük Sevgi’yi, onun ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite halini unutmadım. Kendimin ve çevremdekilerin yaşadığı zorlukları unutmadım. Suçlamak ve eleştirmek yerine, her zaman ne yapabilirim diye düşündüm. İnsanlara değer verdim. Bazen öğrencilerim gelip “Hocam nasıl bu kadar iyisiniz?” diye sorduklarında, onlara iyilik ve kötülüğün her insanın içerisinde var olduğunu, önemli noktanın hangisini beslediğimizin olduğunu söylüyorum. İsmimden gelen etkiye de inanıyorum. Ayrıca sevilmek için önce sevmek gerekiyor. Öğrencilerim bana 1 geldiğinde, benim onlara 10 ile gidesim geliyor.
Ülkemi seviyorum bir kere. Ülkemi sevince ülkemin gençlerini de seviyorum. Sorumluluk ve adalete de çok önem veriyorum. Yeni fikirlere ve yorumlara da açık olduğumdan, benim dediğim kesin doğrudur demem. Çünkü bilirim ki, doğrular kişiye göre değişebilir. Özetle, sevmek gerekiyor, samimi olmak gerekiyor, empati kurmak ve özveriyle çalışmak gerekiyor.
Z: Akademik kariyer yoluna yönelmek isteyen öğrenci arkadaşlarımıza tavsiyelerde bulunabilir misiniz?
S: Öğrencilerimiz son sınıfa geldiklerinde ne yapacağına karar verememiş olabiliyor. Nereye ait olduğunu bilmeden yönlenmek çok zor tabii. O nedenle öğrencilerin stajlarını düzenli yapmalarını öneriyorum ki bu süreçte gözlem yapabilsinler. İşe tamamen hakim olmak mümkün olmasa da, iş durumuna bakmanın kıymetli olduğunu düşünüyorum.
Onun dışında, mutlaka kendinizi tanımak ve geliştirmek için uğraşmalısınız. Nerede daha mutlu, daha ait hissettiğiniz önemli. Lisans üstü eğitim için ilgi duyduğunuz bölümde yüksek lisans ya da direkt doktora yapabilirsiniz. Ama doktora çok uzun bir süreç olduğu için planlama yapmak gerekir. Yine 4. ve 5. sınıfta lisansüstü eğitim için gerekli olan yabancı dil sınavına ve ALES’e girmek gibi gereklilikleri yerine getirmek gerekiyor.
Z: Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Mezunları Derneği (MÜEFMED) hakkında bizi bilgilendirebilir misiniz?
S: MÜEFMED 1993 yılında değerli hocalarımızın ve mezunlarımızın katılımıyla kurulmuş bir dernek. Üniversitemiz içerisinde yer alan derneklerin içerisinde en aktif ve faal olanı diyebilirim. Birliktelik, aynı çatı altında bulunmak hem güç hem de güven verir. Bu amaçla yer aldığım Mezunlar Derneği’nde, yaklaşık 20 yıldan fazladır, genel sekreterlik ve başkan yardımcılık görevlerini üstlendim. Bu dönemde de 14. Yönetim Kurulunun başkanlığını yürütüyorum. Dernek olarak, elimizden geldiğince güzel işler yapmaya çalışıyoruz. Siz de bu etkinlikleri görmek isterseniz, http://mezunlardernegi.eczacilik.marmara.edu.tr/ web sayfasını inceleyebilirsiniz. 2002 yılından itibaren, 2023 yılı dışında, her yıl 1. sınıflara yönelik önlük giydirme törenlerini gerçekleştirmek, kulüplerin yaptığı tüm etkinliklerde gerekli maddi desteği sağlamak, mezuniyet törenlerine destek olmak, öğrencilerimize burs desteği sağlamak, kariyer günleri yapmak, meslekte 25. ve 50. yıl plaket törenleri yapmak gibi etkinliklerimiz olduğunu söyleyebilirim. Tüm bu işleri yapmak büyük bir özveri ve emek gerektiriyor. Bu konuda bize destek veren siz öğrencilerimizden oluşan derneğimizin tüm alt komisyon üyelerine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Her birinin emeği benim için çok değerli. Bundan sonraki süreçlerde lütfen sizler de yer alın. Ne kadar birlik olursanız o kadar güçlü olursunuz.
Z: Röportajımızı sonlandırırken, biz gençlere vermek istediğiniz hayat tavsiyeleri var mı?
S: Her dönemin kendine özgü zorluklarının olduğunu unutmamak gerekir. Zorluklarla baş edebilmeyi öğrenmek lazım. Moralimizi bozmadan, yılmadan usanmadan çalışarak hayatın size sunulan bir hediye olduğunu unutmadan çalışmak, yaşadığımız her şeyden bir ders çıkartmak, zamanı iyi planlamak gerekir. Ölümün dışında her şeyin bir çözümünün olduğunu hatırlamak gerekiyor. Her şeye çözümlenebilir olarak bakmak gerekiyor. Dünyanın sürekli değiştiğini fark etmek gerekiyor. Hem mesleki hem kültürel açıdan kendimizi geliştirmemiz gerekiyor.
Hayatta önünüze çıkan taşları kaldırdıkça güçleniyorsunuz. Olabildiğince kendinizi donanımlı hale getirmeye çalışın, keşke’leriniz az olsun. Hayattan zevk almaya çalışın. Mutlu olun, karşınızdakileri de mutlu etmeye çalışın. Sizden dolayı kimsenin mağdur durumda kalmasına izin vermeyin. Gelişin, geliştirin. Fırsatları iyi değerlendirin. Elinizden geleni yapın, buna rağmen olmuyorsa o zaman farklı şeyler denemenin zamanı gelmiştir diye düşünün. Verdiğiniz hiçbir emeğin, boşa gitmediğini unutmayın lütfen.
Z: Hocam gerçekten çok güzel bir röportaj oldu. Hem kendim adına hem de kulübüm MUPSA adına çok teşekkür ederim değerli vaktiniz ve paylaştıklarınız için.
S: Davetiniz için ben teşekkür ederim. Bu röportaj ile beni eskilere götürdünüz. Her anlamda sohbetimizden keyif aldığımı belirtmek isterim, umarım sizin için de öyle olmuştur.