Bir Ölüm Sanrısı “Cotard Sendromu”

Cotard Sendromu Nedir?

Vücudun bölümlerinin varlığının inkar edilmesinden, varoluşun inkar edilip kişinin kendini ölü sanmasına kadar farklı etkiler gösterebilen, psikiyatride nadir görülen bir sendrom olan Cotard Sendromu, ilk kez 28 Haziran 1880’de bir konferansta Jule Cotard tarafından 43 yaşındaki bir kadın vaka üzerinde ortaya konuldu. Cotard’ın bu vaka sunumunun ardından 1893 yılında Emil Régis ardından da Jules Seglas sendromu daha da tanınır hale getirdi ve hastalık Cotard Sendromu adını aldı. Sendrom genellikle orta yaştaki kadınlarda görülmekte olup tanımlanan vakaların yaklaşık %90’ının depresif duygudurumu içerisinde olduğu belirtilmiştir. Psikiyatrik ve organik kökenli pek çok hastalıkla birlikte görülmesi sebebiyle etiyolojisinde birçok faktörün rol oynayabileceği düşünülmektedir. Sendromun birlikte görüldüğü hastalıklara örnek vermek gerekirse psikotik özellikli; depresyon, şizofreni, bipolar bozukluk ve Capgras Sendromu örnek verilebilir. Organik hastalıklardan ise demans, viral ansefalitler, arterio-venöz, migren ve epilepsi gibi hastalıkların raporlanan vakalarda Cotard Sendromu ile birlikte seyrettiği gözlenmiştir.

 

Sendromun kısaca bir tanımını yaptık fakat sendromun sonuncunda ortaya çıkan belirtilerin ne kadar ciddi olduğunu anlamak için gelin birkaç vakayı birlikte inceleyelim:

 

*İlk inceleyeceğimiz vakada hasta şizofreni tanılıdır ve sendrom şizofreni ile birlikte seyreder:

 

Sendromun gözlendiği hasta 50 yaşında Cajamarca doğumlu bir erkektir. Ailesinde; bipolar bozukluk bulunan bir anne, içki bağımlısı bir baba ve depresyon tanılı 2 kız kardeş bulunmakta olup aile üyelerinin hiçbirinde Cotard Sendromu’nun belirtilerine rastlanmamıştır. Hasta 13 yaşından itibaren davranış değişiklikleri ve diğer insanlardan korkma gibi davranışlar sergilemeye başlamış. O yıllarda ailesi onu; garip, sessiz, anne ve babasına çok bağımlı, inisiyatif almayan, kişisel hijyeniyle ilgilenmeyen biri olarak tanımlıyormuş ve ilerleyen yıllarda bu davranışlar devam edip daha da kötüleşmiş. Hasta 45’li yaşlarına geldiğinde, öleceğini düşündüğü için dışarı çıkmaya korkmaya başlamış. Durum üzerine ailesi hastayı daha önce şizofreni tanısı konduğu hastaneye götürmüş ve orada olanzapin 5mg/gün tedavisine başlanmış. 49 yaşında tekrardan durumu kötüleşen hastaya olanzapin 10mg/gün ve klonazepam 2mg/gün tedavisi başlanmış. Tedavi sonrası biraz düzelse de belirli bir süre sonra hastanın durumu daha da kötüye gitmiş ve sürekli geçmişte yaptığı kötü şeylerden dolayı suçlu olduğunu, korktuğunu ve akrabalarının kendisini ihbar edip hapse gireceğini düşünmeye başlamış. Durumu gittikçe kötüleşen hasta yemek yemeyi reddetmeye başlamış sebep olarak da yemeğin kendisi gibi çürümüş olduğunu dile getirmiş. Hasta üzerinde belli kliniklerde farklı tedavi süreçlerine başlansa da hiçbirinden yanıt alınamamış. Belirtileri daha da artan hasta; zaten öldüğünü, midesinin çalışmadığını, karaciğerinin çürüdüğünü, beyninin felç geçirdiğini ve yüzünün kan görmediğini dile getirmeye başlamış. Ölmekten korktuğu için yemek yemeyen hasta bu süreçte 4 kg kaybetmiş. En son sevk edildiği klinikte yapılan muayene sonucunda tedavisine aripiprazol 30mg/gün ve klonazepam 2 mg/gün ile devam edilmiş ve iki haftalık bir süreç sonunda hastanın önemli ölçüde iyileştiği gözlemlenmiş.

 

*Sendromun çok farklı şekillerde ortaya çıkabileceğini anlayabilmek adına ikinci bir vakayı inceleyelim:

Sendromun gözlendiği 23 yaşındaki erkek hasta, yüksekokul mezunu olup ailesiyle birlikte yaşamaktadır. Hasta kliniğe; “Dünya nedir?”, “Hayat nedir?”, “Var mıyım?”, “Yok muyum?” sorgulamaları ile kafası karışık bir biçimde; sevinç, korku, üzüntü gibi duyguları hissetmediği şikayetleriyle başvurmuş. Hasta aynı zamanda “Delirdin, öldür kendini!” diyen sesler işitip bundan dolayı yoğun bir kaygı yaşadığını söylüyormuş. Kliniğe başvurusundan yaklaşık 20 gün önce ani baş dönmesi, felç geçirdiğini sanma ve kalp çarpıntısı nedenleriyle hastaneye başvurmuş ve panik atak geçirdiği söylenerek taburcu edilmiş. Hasta benzer şiddette olmamakla birlikte aynı şikayetlerle defalarca dahiliye polikliniğine başvurmuş ve organik bir sorunu olmadığı söylenerek psikiyatriye yönlendirilmiş. Psikotik özellikli depresyon ön tanısıyla tedavisine başlanan hastanın 1 ay sonra yapılan kontrollerinde halüsinasyonları ve depresif şikayetleri azalırken anksiyetesi artmış. Hastanın düşünceleri nihilistik ve immortalite hezeyanlarına dönüşmüş. Giderek kendini ikiye bölünmüş olarak algılamaya başlayan hasta, bir parçasının yok olmuş, yaşamayan, eskiden yaptığı hiçbir şeyi yapamayan ölü İsa olduğunu; diğerinin ise çevresindekilere durumunu belli etmemek için rol yapan İsa olduğunu söylüyormuş. Hasta kısa bir süre sonra kendisinin öldükten sonra dirilerek gökten yere inen İsa Mesih olduğunu düşünmeye başlamış. Tedavisi yeniden düzenlenen hastaya venlafaksin 150mg/gün ve olanzapin 10mg/gün verilmiş, hezeyanlarının ve depresif sıkıntılarının geçtiği gözlemlenmiş. Hasta Cotard Sendromu ve iki uçlu mizaç bozukluğu tanısıyla takip edilmeye devam edilmiş.

*Bu iki vaka raporunun dışında son olarak kısa bir vaka örneği daha vermek gerekirse:

 

İncelediğimiz vakada hasta, 10 yıldır paranoid şizofreni tedavisi gören 42 yaşında bir erkektir. Ayrıca hastanın opiod kötüye kullanımı geçmişi de bulunmaktadır. Davranış değişiklikleri ve paranoyak konuşması nedeniyle kuzeni tarafından acil servise götürülen hasta, birisinin onu yakaladığını ve düşüncelerini kontrol ettiğini dile getiriyormuş. Ayrıca bedeniyle ilgili nihilist hezeyanlar göstermeye de başlamış. Kalbim atmıyor, midem bozuluyor tüple besleniyorum, damağım gitti ve kanım yok gibi söylemlerde bulunmaya başlanmış. Psikiyatri birimine yatırılan hasta tedavi sürecinin ardından taburcu edilmiş.

 

Sonuç olarak;

 

Cotard Sendromu her ne kadar nadir görülen bir sendrom da olsa ortaya çıkıp tedavi edilmediğinde çok ciddi sonuçlanabilen bir sendromdur. Sendromun erken teşhisi önemli olup belirlenecek tedavi de kişiye göre değişebilmektedir. Tedavide genellikle farklı antidepresan ve antipsikotikler tek ya da kombine tedavi şeklinde uygulanmakta olup EKT uygulamalarının da tedavide iyi sonuçlar verdiği ortaya konmuştur.

 

Bu yazımızda vakalar üzerinden; Cotard sendromunun belirtilerini, sendromun ilerleme sürecini ve ne kadar ciddi bir sağlık sorunu olduğunu ortaya koymaya, düşüncesi bile insana ürperti uyandıran bu sendrom hakkında biraz da olsa sizleri bilgilendirmeye çalıştık. Yazımızı okuyan okurlarımıza teşekkür eder keyifli okumalar dileriz…

 

KAYNAK

 

*A Review on Techniques and Biomaterials Used in 3D Bioprinting Monitoring Editor: Alexander Muacevic and John R Adler Ankita Sachdev, IV, 1 Sourya Acharya,2 Tejas Gadodia,1 Samarth Shukla,3 Harshita J,1 Chinmay Akre,1 Mansi Khare,2 and Shreyash Huse1 2022 Aug; 14(8): e28463. Published online 2022 Aug 27 1
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC9511817/

* Advances of 3D Printing in Vascularized Organ Construction Shenglong Li,1,2 Siyu Liu,2 and Xiaohong Wang2,3 Published online 2022 Jul 7.

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC9469199/

 

* Cotard Syndrome without Depressive Symptoms in a Schizophrenic Patient – Pedro Morgado, *Ricardo Ribeiro, and João J. Cerqueira 2015 May 25

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC4458527/

 

* Fırat Tıp Dergisi/Firat Med J 2020; 25 (2): 108-110 Şizofreni Tanılı Bir Hastada Elektrokonvülsif Tedavi ve Paliperidon ile Başarılı Bir Şekilde Tedavi Edilen Cotard Sendromu: Bir Olgu Sunumu Mehmet Hamdi ÖRÜM, Oğuzhan Bekir EĞİLMEZ

http://www.firattipdergisi.com/pdf/pdf_FTD_1208.pdf

 

*Cotard J. Studies on cerebral and mental diseases, VI: on nihilistic delusion, In: Anthology of French Language Psychiatric Texts. Eds: Cousin FR, Garrabe´ J, Morozov D. Paris: Sanofi-synthelabo, 1982.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir